Cibuti
Cibuti
Resmi adı: Cibuti Cumhuriyeti
Başkenti: Cibuti (Nüfusu: 325.000)
Diğer önemli şehirleri: Ali Sabih, Dihil, Ubuk, Hur Ankar, Tacura.
Yüzölçümü: 23.200 km2
Nüfusu: 565.000 (1993 tahmini). Nüfusun % 81'i şehirlerde yaşamaktadır. Ortalama ömür 48 yıldır. Çocuk ölümlerinin oranı binde 112'dir. Nüfusun % 45'ini 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.
Km2 başına düşen insan sayısı: 24
Nüfus artış hızı: % 2.9
Etnik yapı: Cibuti halkının % 37'sini Afarlar. % 47'sini İsa'lar oluşturur. % 6 oranında da çoğu Yemen asıllı olan Araplar yaşamaktadır. Bunların yanı sıra % 9 oranında çoğu Fransız asıllı olan Avrupa göçmenleri bulunmaktadır. Ayrıca çalışmak için bu ülkeye gelen az sayıda Güney Asyalı göçmen bulunmaktadır. En büyük etnik grup olan ve kendilerine Somalililer de denen İsalar daha çok ülkenin güney kesimlerinde yaşamaktadırlar. İsalar Somali'den gelerek Cibuti topraklarına yerleşmişlerdir ve çoğunluğu şehirlerde yaşar. En çok bulundukları şehirler başken Cibuti, Dihil ve Ali Sabih şehirleridir. Bazı İsa kabilelerinin Somali topraklarında da uzantıları vardır. Gadabursi dili, İsa dili, İsak dili gibi Somali dillerini konuşmaktadırlar. Şehirli olmaları dolayısıyla Cibuti'de ticari ve siyasi hayatı ellerinde tutmaktadırlar. İsaların hepsi Müslümandır. Afarlara Arapça'da Danakil, Habeşçede ise Adal denir. Etyopya ve Eritre topraklarında da uzantıları olan Afarlar kendilerinin Arap kökenli olduklarına inanmaktadırlar. Kıyılarda yaşayan Afarlar çoğunlukla balıkçılıkla, iç kesimlerde yaşayanlarsa genelde göçebe hayvancılıkla geçinirler. Afarlar kendi içlerinde örgütlenmişlerdir ve Cibuti'de yaşayanlar Tajura ve Raheito sultanlıklarına bağlıdırlar. Bir tür kabile başkanı niteliği taşıyan bu sultanlar da Etyopya'da bulunan Zirve sultanına bağlıdırlar. Sultanlıklar kendi içlerinde küçük konfederasyonlara ayrılmışlardır. Bu yapı Afarlarda kuvvetli bir kabile disiplini sağlamıştır. Kendilerine özel bir dilleri vardır. Afarların hepsi Müslümandır. Ancak bugünkü yaşantılarında İslâm öncesi dinlerinin izleri kısmen görülmektedir.
Dil: Cibuti'nin resmi dili Arapça ve Fransızcadır. Ancak etnik unsurlar kendi aralarında kendi dillerini konuşmaktadırlar.
Din: Cibuti'nin resmi dini yoktur. Ancak halkın % 94.5'i Müslümandır. Müslümanlar sünni şafiidir. Kalan nüfusun genelini çoğu Avrupa asıllı olan hıristiyanlar oluşturmaktadır. Az sayıda da geleneksel dinlerini muhafaza eden Afarlar mevcuttur.
Coğrafi durumu: Doğu Afrika ülkelerinden olan ve Aden Körfezi'nin Kızıl Deniz'le buluştuğu yerin batısında bulunan Cibuti, doğudan Aden Körfezi, güneydoğudan Somali, güneyden, batıdan ve kuzeyden Etyopya ile çevrilidir. Afrika Boynuzu denen bölgenin kuzeydoğu kıyısında yer alır. Tacura Körfezi, Cibuti topraklarının içine doğru girer. Toplam kıyı boyu 370 km'yi bulmaktadır. En önemli gölü Asel gölüdür. Batıdan da Abe gölüne kıyısı vardır. En yüksek yeri Musa Ali Dağı (2063 m.)'dır. Tacura Körfezi'nin kuzey kısmı biraz dağlık, kıyısı ise ovadır. İç kesimler ve güney bölge genellikle çöllerden ve kayalıklardan ibarettir. Cibuti'nin yaz sıcaklarında kuruyan bazı küçük akarsuları bulunmaktadır. Bunların en önemlileri Adaleyi, İbali, Sadai ve Ambuli ırmaklarıdır. Cibuti topraklarının % 1'i tarıma elverişli arazi, % 10'u otlaktır. Kalanı çöl ve kayalıklardan ibarettir. Cibuti iklimi çoğunlukla kurak ve sıcak bir iklimdir. Yağmurlar genelde Kasım - Mayıs ayları arasında yağar. Diğer aylar kurak geçer. Yaz aylarında sıcaklık 45 dereceye kadar çıkar. Ocak ayında da en yüksek sıcaklık 29 derecedir. Kıyılar biraz nemlidir. İç kesimlerde ise kuru ve yakıcı bir hava hâkimdir. Başkent Cibuti'de yıllık sıcaklık ortalaması 29.4 derece, yıllık yağış ortalaması 97 mm.'dir.
Yönetim şekli: Cibuti'de görünüşte çok partili bir demokratik sistem hâkimdir. Ancak yönetim siyasi hürriyetleri büyük ölçüde kısıtlamıştır. Adil olmadığı gerekçesiyle Aralık 1992'de gerçekleştirilen genel seçimlere halkın % 51'i katılmadı. İktidar partisi bu seçimlerde oyların % 75'ini alarak parlamentodaki üyeliklerin hepsini kazandı. Devletin başı cumhurbaşkanıdır. Hükümet başkanı ise başbakandır. Anayasaya göre cumhurbaşkanının İsalardan, başbakanın Afarlardan olması gerekir. Üyeleri genel seçimle belirlenen 65 üyeli bir yasama meclisi (Milli Meclis) mevcuttur. Mevcut anayasa 4 Eylül 1992'de yürürlüğe konmuştur. Hukuk sistemi İslâm kanunları, Fransız Medeni Kanunu ve Cibuti halkı adetlerinin karması bir hukuk sistemidir. Cibuti, BM, İKÖ (İslâm Konferansı Örgütü), Arap Birliği, Afrika Birliği Örgütü, Körfez İşbirliği Konseyi, Afrika Antiller ve Pasifik Sözleşmesi, Uluslararası Para Fonu (IMF), İslâm Kalkınma Bankası gibi uluslararası örgütlere üyedir.
Siyasi partiler: Ülkedeki en güçlü siyasi partisi iktidardaki İlerleme İçin Halk Kongresi'dir. Bu partiye Cibuti halkının % 47'sini oluşturan İsalar hâkimdir. Bu parti daha önce İsaların bağımsızlık mücadelelerini organize etmiş olan Bağımsızlık İçin Afrika Birliği'nin devamıdır. Batı'yla ve Fransa'yla uzlaşma içinde olan ve Somali milliyetçiliğini savunan bir partidir. Son genel seçimlerde parlamento üyeliklerinin tamamını kazandı. İkinci siyasi parti Yeni Demokratik Parti'dir. Buna da Afarlar hâkimdir ve Afarların eski siyasi teşekkülü olan Cibuti'nin Bağımsızlığı İçin Demokratik Cephe'nin devamı durumundadır. Son genel seçimlerde oyların % 25'ini almasına rağmen iktidar partisinin siyasi oyunları dolayısıyla parlamentoya giremedi.
İdari bölünüş: 12 ilçeyle 200 idari birimden meydana gelir.
Tarihi: Cibuti'ye İslâmiyet Medine'deki bazı siyasi karışıklıklar yüzünden 7. yüzyılda buraya göç eden Müslümanlar vasıtasıyla ulaştırıldı. Daha sonra gönüllü davetçiler gelerek bu bölgede İslâm'ı daha da yaymaya çalıştılar. 16. yüzyılın başlarına kadar Cibuti'ye Müslümanlar hâkim oldu. Bu tarihte Portekizli sömürgeciler Cibuti kıyılarında söz sahibi olmaya başladılar. Ancak Portekizli sömürgecilerin hâkimiyeti uzun sürmedi. Bir süre sonra bu bölge Osmanlıların hâkimiyetine geçti. Cibuti halkını Portekizlilerden sonra da Fransız sömürgeciler rahatsız ettiler. 1859'da kıyıdaki Ubuk (Obock) şehrini ele geçiren Fransızlar, 11 Mart 1862'de Tecura sultanı Ahmed Ebu Bekir'i kendileriyle bir anlaşma yapmaya zorladılar. Anlaşmaya göre Ubuk şehri 52.000 Frank karşılığında Fransızlara bırakılıyordu. Bu anlaşma Fransızların bölgede hâkimiyet kurmalarına zemin hazırladı. Ubuk'u bir üs edinen ve oraya bir iskele kuran Fransa, sonraki yıllarda Cibuti'deki bütün kabile şeflerini kendisiyle anlaşma yapmaya zorlayarak hâkimiyetine aldığı alanı genişletti. 1888'de İngilizlerin işgali altında bulunan Somali sınırlarına kadar ulaştı. Bu işgalden sonra Cibuti topraklarına Fransız Somalisi adı verildi. Güneyde yer alan bugünkü Somali'ye de o zaman İngiliz Somalisi deniyordu. Çünkü burasını da İngiliz sömürgeciler işgal etmişlerdi. 1888 yılında Fransa'yla İngiltere arasında bir anlaşma yapılarak iki Somali'nin kesin sınırları belirlendi. Bu anlaşmadan sonra Fransız sömürgeciler bölgedeki merkezlerini Ubuk'tan Cibuti'ye taşıdılar. 1897'de Fransızlar Habeşistan (Etyopya) yönetimiyle bir anlaşma yaparak işgal ettikleri toprakların bir kısmını Habeşistan'a bıraktılar. Fransız sömürgeciler Cibuti'nin ticari ve stratejik önemi dolayısıyla 1897 yılında aynı zamanda Cibuti'yi bugünkü Etyopya'nın başkenti olan Adis Ababa'ya bağlayacak bir demiryolunun yapımını başlattılar. Bu demiryolu 1917 yılında tamamlanmıştır. Fransa bu demiryolunu yapmakla birtakım ticari amaçlarının yanı sıra Cibuti'nin iç kesimlerini de kontrol altında tutmayı ve buralardaki Müslümanların işgale ve misyonerlik faaliyetlerine karşı isyanlarını kolaylıkla bastırabilmek için gerekli ulaşım imkânını sağlamayı amaçlıyordu. Bu demiryolunun daha sonra bazı önemli bölgelerle yol bağlantıları da sağlandı. Cibuti'nin Müslüman halkı Fransız sömürgesini hiçbir zaman kabullenmek istememiştir. Ancak Fransızlar Müslümanların bütün direnişlerini baskıyla ve zulümle bastırdılar. Afar Müslümanlar 1917'de Fransız sömürgecilere karşı geniş çaplı bir ayaklanma başlattılar. Ancak Fransız sömürgeciler bu ayaklanmayı da bütün insanlıkdışı uygulamalara başvurarak bastırdılar. Fransız sömürgeciler bir yandan da Cibuti halkını kendi dinlerinden uzaklaştırmak için yoğun misyonerlik faaliyetleri başlattılar. Fransızlar bu işi iki yönlü olarak yürütüyorlardı. Bir yandan İslâmi eğitimi yasaklıyor, Müslümanların dinlerini öğrenmelerini engelliyorlar, bir yandan getirdikleri misyonerler vasıtasıyla kendilerini yoğun bir hıristiyanlaştırma faaliyetlerine tabi tutuyorlardı. Ancak bütün bu çalışmalarına rağmen hıristiyanlaştırma konusunda hiçbir başarı elde edemediler. Bugün Cibuti'de yaşayan hıristiyanların tamamının Avrupa asıllı olması bunun göstergesidir. Fransızlar bu konuda kendi açılarından başarı sayabilecekleri tek şey Müslümanları dinleri hakkında bilgisiz bırakmak suretiyle, onların İslâm öncesi dönemlerine ait bazı adetlerini yeniden canlandırarak bugünkü hayatlarına taşımaları oldu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Cibuti, Fransa'nın deniz aşırı ülkeler birimine bağlandı. Bununla birlikte Cibutililere Fransız vatandaşlığı ve Fransız Birliği senatosunda temsil hakkı verildi. 1956'da Cibuti'ye Fransız Somalisi adıyla sınırlı özerklik tanındı. Bu yeni statüye göre ülkenin başında bir Fransız vali bulunacak ancak hükümette görev alacak bakanlar yerlilerden olacaktı. Eylül 1958'de Fransız cumhurbaşkanı De Gaulle, Fransız Somali'sinin geleceğiyle ilgili bir referandum yaptırdı. Referandum sonrasında oyların çoğunluğunun, Cibuti (Fransız Somalisi)'nin Fransız Milletler Topluluğu içinde kalması yönünde çıktığı bildirildi. Oysa referandumda çeşitli oyunlar oynandığı bir gerçekti. Halkın çoğunluğu referandumun hür bir ortamda gerçekleşmediğini gördüklerinden oy vermeye gitmemişlerdi. Gidenlerin de çoğu red oyu vermişlerdi. 1958 referandumu sonrasında açıklanan sonuçların gerçekleri yansıtmadığı iki yıl sonra çıkan olaylarla da anlaşıldı. 1 Temmuz 1960'ta İtalyan ve İngiliz Somalilerinin birleşerek bağımsız bir devlet olması üzerine Cibuti'deki Somali asıllı İsalar da kurulan bu bağımsız devlete katılmak istediler. Afarlar da bu durum karşısında Fransa himayesinde kalmayı tercih ettiler. Bu durum bir kabile kavgasına yol açtı. Fransa bu gelişmeler karşısında yeniden baskıcı politikaya başvurdu. İsaların çoğunu sürgüne gönderdi. Ardından 1967'de ikinci bir referandum gerçekleştirdi. Bağımsızlık yanlılarının çoğunun katılamadığı bu referandum sonrasında da halkın % 60'ının Fransa'yı istediği açıklandı. Ancak sonuç halkı tatmin etmedi ve olaylar devam etti. Fransız askeri birlikleri olaylara müdahale ederek çok sayıda insanı öldürdü, birçoklarını da sürgün ettiler. Fransa 1970'de sürgündeki İsaların vatanlarına dönmelerine izin verdi. Ülkenin adı da Afarlar ve İsalar Fransız Ülkesi şeklinde değiştirildi. Vatanlarına dönmelerine izin verilen İsalar gruplar halinde dönmeye başladılar. Bunun arkasından bağımsızlık mücadelesi yeniden alevlendi. Gelişmeler karşısında Fransa 1977'de ülkede yeniden referandum yapmak zorunda kaldı. Artık Cibuti'de kalamayacağını anlayan Fransa, bu üçüncü referandumdan sonra halkın % 98'inin bağımsızlık lehinde oy kullandığını açıkladı. Böylece 27 Haziran 1977'de bağımsız Cibuti Cumhuriyeti'nin kuruluşu ilan edildi. Bağımsızlıktan sonra ilk cumhurbaşkanlığına Ali Arif Burhan getirildi. 2 Ekim 1978'de gerçekleştirilen seçimlerde de, daha önce İsaların bağımsızlık mücadelesini organize eden Bağımsızlık İçin Afrika Birliği adlı örgütün lideri Hasan Guled Aptidon cumhurbaşkanlığına seçildi. Adı geçen birlik de 1979 yılında İlerleme İçin Halk Kongresi adıyla resmi bir siyasi parti sıfatı kazandı. Haziran 1981 seçimlerinde Hasan Guled Aptidon yeniden ve altı yıllığına cumhurbaşkanı seçildi. Afarların Cibuti'nin Bağımsızlığı İçin Demokratik Cephe adlı partisinin seçim sonuçlarına itiraz etmesi üzerine 19 Ekim 1981'de anayasada değişiklik yapılarak adı geçen parti ve diğer siyasi örgütler kapatıldı. Böylece ülkede tek partili sisteme geçildi. Resmen tanınan tek parti de İsaların hâkimiyetindeki İlerleme İçin Halk Kongresi adlı partiydi. Nisan 1987 seçimlerine cumhurbaşkanlığı için Hasan Guled Aptidon tek aday olarak girdi ve yeniden cumhurbaşkanlığına seçildi. 1992'de yeniden çok partili sisteme geçildi. Ancak Aralık 1992 seçimlerinde parlamentodaki bütün üyelikleri yine iktidardaki İlerleme İçin Halk Kongresi kazandı. 7 Mayıs 1993'te gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerine Hasan Guled Aptidon'la birlikte 4 adayın daha katılmasına rağmen Aptidon seçim oyunlarıyla oyların % 60.76'sını almak suretiyle yeniden cumhurbaşkanlığına seçildi.
Dış problemleri: Cibuti bağımsız olmasına rağmen Fransa'nın siyasi ve ekonomik baskısı altındadır. Fransa bu ülke üzerindeki çıkarlarını kaybetmemek için zaman zaman bazı iç karışıklıkların çıkmasına da sebep oluyor. ("İç problemler" kısmına bkz.) Fransa Cibuti'nin içişlerine de karışıyor ve zaman zaman ülke içindeki kavgaları bahane ederek bu ülkeye askeri güç gönderiyor. Buna gerekçe olarak da bu ülkede yaşayan Fransızların can güvenliklerini sağlamayı gösteriyor. Ancak Cibuti yönetimi bundan rahatsız oluyor. Çünkü Fransız askerleri Cibuti'de istikrarı sağlamak yerine kavgaların daha da alevlenmesi için çalışıyorlar. Cibuti cumhurbaşkanı Hasan Guled Aptidon da bu konudaki rahatsızlığını çeşitli vesilelerle dile getirdi. Bununla birlikte Aptidon iktidarda kalabilmek için Fransa'yla bir uzlaşmazlık içine girmekten de kaçınıyor. Cibuti'nin iki büyük kabilesinden İsaların Somali, Afarların da çoğunun Etyopya kökenli olması dolayısıyla geçmişte adı geçen iki ülke Cibuti için karşı karşıya geldiler. Ancak Somali, Ogaden savaşında yenilince Cibuti üzerindeki iddialarından da vazgeçti. (Bkz. Somali'nin dış problemleri.) Ancak ileride bu iki ülkenin yeniden Ogaden ve Cibuti meselelerini gündeme getirmeleri uzak bir ihtimal değil. Etyopyalılar Cibuti'de Somali yanlısı İsaların yönetimi elde tutmalarından rahatsız oluyor ve bu konuda Afarlarla işbirliği yapıyorlar.
İç problemleri: Fransız sömürgecilerin ekmiş olduğu kavmiyetçilik fitnesi bugün hâlâ Cibuti'nin baş ağrısıdır. Yönetimde büyük ölçüde söz sahibi olan İsalarla Afarlar arasında zaman zaman çatışmalar devam etmektedir. İsaların hâkim olduğu güvenlik örgütünün zaman zaman Afarları rahatsız etmesi huzursuzluğun daha da artmasına yol açmaktadır. Örneğin 1991'in Aralık ayı sonlarında başkent Cibuti'nin kenar mahallelerinden olan ve Cibuti limanında çalışan Afar işçilerin oturduğu Erhuba'da 32 kişi polisin açtığı ateşle öldürüldü. Bu olay ülkeyi bir iç savaşın eşiğine kadar getirdi. Bu tür saldırılarda polis teşkilatında söz sahibi olan Fransızların önemli rolleri olmaktadır. Buna rağmen Fransa sözü edilen olay sonrasında ortaya çıkan gelişmeler dolayısıyla Cibuti'yle askeri ilişkilerini kesme kararı aldılar ve bazı ekonomik yaptırımlar uygulamaya başladı. Yorumlarda Fransa'nın bu yollara başvurmaktaki gayesinin Cibuti'deki gelişmelerin kendi kontrolünün dışına çıkmasını önlemek ve muhtemel yönetim değişikliğine karşı işi sağlamak almak olduğu ifade edildi. Cibuti'deki iç karışıklıklar 1992 ve 93 yıllarında da devam etti. Hükümet kuvvetleriyle Afarları temsil eden Birlik ve Demokrasiyi Geri Getirme Cephesi mensubu kuvvetler arasında 1992 ve 93 yıllarında meydana gelen çatışmalarda çok sayıda insan hayatını kaybetti. Somali'deki iç karışıklıklar yüzünden çok sayıda insanın Cibuti'ye sığınmak zorunda kalması da bu ülkenin bir iç problemidir. Cibuti hâlen 130 bin Somalili mülteciyi barındırmaktadır.
İslami Hareket: Fransızların uyguladığı cahilleştirme politikası, yine onların ektiği kabilecilik davası ve bu davaya dayalı olarak çıkarılan kavgalar, bağımsızlık sonrası yönetimi ele alan kadronun Fransız güdümlü olması, ülkenin fakirliği, Afarların yönetime karşı mücadelelerini organize eden örgüte marksistlerin hâkim olması ve buna benzer sebepler Cibuti'de İslâmi hareketin güç kazanmasını engellemiştir. Bununla birlikte Afarların yönetime karşı mücadelelerini İslâmi bir çizgiye çekmek ve onların İslâmi yönden şuurlandırılmalarını sağlamak amacıyla örgütler kurulmuştur. Ancak bu örgütler çalışmalarını ülke dışından yürütmektedir.
Ekonomi: Cibuti ekonomisi daha çok ticarete ve taşımacılık hizmetlerinden elde edilen gelirlere dayanır. Cibuti'den Adis Ababa'ya uzanan demiryolu Cibuti limanına önem kazandırmaktadır. Bu demiryolu Cibuti limanının Etyopya'yla ve bazı Orta Afrika ülkeleriyle bağlantısını sağlamaktadır. Ayrıca Cibuti limanı etrafında serbest ticari bölge oluşturulması şehre ticari ve turistik bir önem kazandırmıştır. Cibuti limanı aynı zamanda Kızıldeniz ve Süveyş kanalı yolunu kullanan gemiler tarafından bir ikmal limanı olarak kullanılmaktadır. Bu yüzden Cibuti limanı ülke ekonomisi için önemli bir gelir kaynağıdır. Ticaret ve taşımacılık hizmetlerinden elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 48'i bulmaktadır. Tarıma elverişli topraklar ülke topraklarının sadece % 1'ini oluşturmaktadır. Bu yüzden bu ülkede tarım gelişmemiştir. Tarımdan elde edilen gelirler milli gelirin sadece % 1'ini oluşturur. En çok üretilen tarım ürünleri hurma, mısır ve çeşitli sebze ve meyvelerdir. Tarım ürünleri ülke ihtiyacının sadece % 3'ünü karşılamaktadır. 1992 yılı içinde 22 bin ton sebze üretilmiştir. Cibuti halkının dörtte biri göçebe hayvancılıkla geçinir. Dolayısıyla hayvancılık sektörü iyi sayılır. 1992 rakamlarına göre ülkede 180 bin baş sığır, 450 bin baş koyun bulunmaktadır. Kıyılarda oturanların bazıları balıkçılıkla geçinmektedirler. Ancak balıkçılık pek iyi sayılmaz. 1991 yılı içerisinde 400 ton balık ve deniz ürünü avlandı. Yönetim balıkçılık sektörünü geliştirmeye çalışmaktadır. Balık üretimi şimdilik sadece iç tüketimi karşılamaktadır. 1977 - 78'de Etyopya ile Somali arasında vuku bulan Ogaden Savaşı Cibuti ekonomisini de önemli oranda etkiledi. Bu dönemde Cibuti - Adis Ababa demiryolunun kullanılamaz hale gelmesi ekonomiye büyük zarar verdi. Bunun yanı sıra 50 - 60 bin kadar Ogadenlinin Cibuti'ye iltica etmek zorunda kalması da ülke ekonomisine bir yük getirdi. Bu mülteciler Ali Sabih ve Dihil şehirleri yakınlarındaki mülteci kamplarına yerleştirildiler ve çoğu hâlâ buralarda mülteci hayatlarını sürdürmektedir. Bunun yanı sıra Etyopya'ya yakın zamana kadar hükmeden komünist rejimden kaçan Oromoluların da bazıları bu ülkede mülteci hayatlarını sürdürmektedirler. Cibuti gerek barındırdığı mülteciler için gerekse halkının fakir olması dolayısıyla çeşitli uluslararası yardım kuruluşlarından yardım almaktadır.
Para birimi: Cibuti Frankı.
Gayri safi milli hasılası: 379 milyon dolar. (Yıllık safi artış: % 4)
Kişi başına düşen milli gelir: 670 dolar.
Dış ticaret: İhraç ettiği ürünlerin başında canlı hayvan, et ve deri gelir. İthal ettiği malların başta gelenleri makineler, elektrikli araçlar, ulaşım araçları, dayanıklı tüketim malları, petrol ve petrol ürünleri, tekstil ürünleri ve gıda maddeleridir. Dış ticareti en çok Fransa'yladır. Fransa'dan sonra da daha çok Yemen, Somali, Etyopya, Japonya, ABD, İtalya, İngiltere ve Hollanda'yla ticari ilişkileri vardır. Cibuti ekonomisi üzerinde Fransa'nın önemli etkisi vardır. Bundan dolayıdır ki, Fransa'nın 1992 başlarında bu ülkeyle bazı ilişkilerini dondurması ve bazı ekonomik yaptırımlar uygulaması ülkeyi ciddi bir sıkıntının içine soktu. 1991'deki dış ticaret açığı 195 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Sanayisi: Cibuti'de sanayi çok geridir. Bazı küçük sanayi tesisleri ve atölyeleri dışında herhangi bir sanayi kuruluşu yoktur. Mevcut tesislerin de ülke ekonomisine önemli bir katkısı olmamaktadır. En önemli sanayi kuruluşu Asel gölünden tuz çıkaran tuz üretim tesisleridir. Sanayinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 5'tir. Çalışan nüfusun % 9'u sanayi sektöründe iş görmektedir.
Ulaşım: Cibuti şehri yakınında uluslararası trafiğe açık bir havaalanı bulunmaktadır. Bundan başka tarifeli sefer yapılabilen 2 havaalanı daha vardır. Obok ve Cibuti'de ihracat ve ithalatta kullanılan birer limanı ve 100 grostonun üstünde yük taşıyabilen 10 gemisi bulunmaktadır. Cibuti'nin 106 km. demiryolu, 2880 km. karayolu mevcuttur. Demiryolu Cibuti - Adis Ababa demiryolunun Cibuti sınırları içinde kalan kısmından ibarettir. Cibuti'de ortalama 34 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.
Enerji: Cibuti'de 1991'de 178 milyon kw/saat elektrik üretilmiştir. Elektrik üretimi genellikle termik santrallerde yapılmaktadır. 1991'deki toplam elektrik tüketimi de 178 milyon kw/saat olarak gerçekleşmiştir. Yani elektrik üretimi tüketime eşittir. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi ortalama 390 kw/saattir.
Eğitim durumu: Cibuti'de ilk öğretim mecburi değildir. İlkokul altı, ortaokul dört, lise üç yıldır. Fransız eğitim sistemi takip edilmektedir. Öğretmenlerin çoğu da Fransız olduğundan dersler genelde Fransızca okutulmaktadır. 66 ilkokul, 32 ortaöğretim kurumu mevcuttur. İlköğretim görenlerin oranı % 39, ortaöğretim görenlerin oranı % 12'dir. Cibuti'de üniversite yoktur. Üniversite tahsili yapmak isteyenler genellikle Fransa'ya giderler. Okuma yazma bilenlerin oranı % 34'tür.
Sağlık: Cibuti'de 13 hastane, 100 doktor, 10 diş doktoru, 360 hemşire mevcuttur. 5650 kişiye bir doktor düşmektedir.
Cibuti: Bağımsızlığını ilan etmiş olmasına rağmen büyük ölçüde Fransa'nın denetimi altındadır. Cibuti'nin kendi milli ordusu yoktur. Fransa, bağımsızlık sonrası kurulan hükümete, milli ordu kurmasının ağır bir ekonomik yük getireceğini ve bu yükün altından Cibuti'nin kalkamayacağını ileri sürerek ülkenin güvenlik ve savunmasını kendisinin üstleneceğini bildirdi. Hükümet de bu nasihate inanarak kendi ordusunu kurmadı ve Fransa bu ülkede dört bin civarında asker bulundurdu. Fransız askerler, uzun bir süre kendi milli polis teşkilatını kurmayan Cibuti'nin iç güvenliğinden de sorumluydular. Ancak yine kendisinin ektiği kavmiyetçilik fitnesinin 1992 yılı başlarında yol açtığı olayları bahane ederek Cibuti'yle bütün askeri ilişkilerini kesme kararı aldığını bildirdi. Fransa'nın bu kararı Cibuti'yi ciddi sıkıntıya soktu.